6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde 11 il etkilenmiş, 53 bin 537 kişi hayatını kaybederken, 107 bin 213 kişi de yaralanmıştı.

Depremin etkilediği illerden biri olan Adana'da da 434 vatandaş hayatını kaybederken, 34 vatandaş da sağ kurtarılmıştı.

6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitiren vatandaşların yakınlarınca kurulan Depremzedelere Yardım ve Dayanışma Derneği (DEPDER) Başkanı Av. Nazan Akça Subaşı, İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.

14 yıldır avukatlık görevini yürüten Nazan Subaşı, DEPDER kurucu üyelerinin depremzedelerden oluştuğunu ve 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden insanların yakınları olarak bir dernek kurmaya karar verdiklerini söyleyerek, "O süreci anlatmak inanınki çok zor. Deprem sonrası insanlar maddi manevi her şeyini kaybettiler. O süreçten sonra da hayatta kalabilmek için bir sebep aramaya başladık. Durarak bir şey olmayacak bir araya gelmeliyiz, duygusal olarak birbirimizin yanında olduğumuzu hissettirip hayatta kalmaya, tutunacak sebepler bulmaya ve DEPDER’i kurmaya karar verdik." dedi.

"Adana'da ölümlerin tek sebebi maalesef ihmal, çürük malzeme kullanılması ve bunları denetlememek"

Depremzedelerin en büyük ihtiyacının, acılarının paylaşılması ve yalnız bırakılmaması olduğunu ifade eden Subaşı, "Deprem, adı üzerinde doğal afet, doğal bir gerçek. Sevdiklerimizi de bir daha kaybetmeyelim diye her türlü önlemi almak istiyoruz. Biz burada devlet ile işbirliği içerisinde çalışarak önlemlerin arttırılması, denetimlerin artırılması noktasında söz sahibi olmak istiyoruz. Bizim yaşadığımız acıları başkaları yaşamasın istiyoruz. 6 Şubat depremini maalesef yaşadım, Adana'da ilk depremle birlikte 11 bina yıkıldı. 11 binanın 11'inde 434 kişi hayatını kaybetti. Binalar Adana'da Çukurova bölgesindeydi ve Adana'nın en yeni en geç binaları sayılabilecek binaların tamamında sevdiklerimizi kaybettik.  Ben depremden 20 dakika sonra İhsan Bayram Sitesi'nin enkazındaydım ve bir çığlık dahi duymadım. Niye duymadım biliyor musunuz? Koskoca 14 katlı bina yerle yeksan, tuzla buz olmuştu ve nefes alacak, hava alacak tek bir sağlam tek bir kolon yoktu. 10 saat boyunca sağlam bir karot alamadık numunelerden. Karot makinası geliyordu, kolonları deliyorken kolondan makine çıkana kadar beton dağılıyordu, o kadar ki çürüktü. Adana'daki bütün binalar 2010 sonrası yapılmıştı. Ruhsat izinleri daha önce alınmış fakat binaların bitim tarihine baktığımızda 2010 yılı yani binaların hepsi çok genç. Bu kadar genç binalarda, bu kadar denetim yapılmaması, 'insanları göz göre göre ölüme terk ettiler' diyorum.  Adana'da yaşadığımız can kaybının sebebi deprem değildir. Eğer deprem olsaydı Adana'da sadece 11 binada 434 kişiyi kaybetmezdik. Adana'da hayatlarını kaybedenlerin tek sebebi maalesef ihmal, çürük malzeme kullanılması ve bunları denetlememek, bu alanda çok üzülüyorum." diye konuştu.

"İhmale müsaade etmemek için yasal yaptırımların caydırıcı olması lazım"

DEPDER olarak amaçlarının, en sevdiklerini kaybedenler olarak kendilerinden sonrakilerin bu acıları tekrar yaşamamalarını olduğunu kaydeden Subaşı, deprem sonrası sürecinde iyi yönetilmediğini söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti:

Trabzon'da trafik kazası: 7 yaralı Trabzon'da trafik kazası: 7 yaralı

"Şunu öğrendim: 'Bir binaya iç mimar girdiğinde, iç mimarın tadilat başlattığı yer hala belediyelerde 'basit tamirat' olarak görülüyor. Düşünün bir iç mimar içeriye girdiğinde, artık onun vicdanına kalmış; kolunu mu kesecek, kirişe mi dokunacak, taşıyıcı şeylerle mi uğraşacak yani bunları bilmiyoruz. Belediyeye basit bir dilekçe veriyorlar, burada tadilat var ve belediyeden izin almış oluyorlar. Hiç bir yetkili gelip de buranın mimari projesi neydi, statik projesi tadilatı kaldırır mı, kaldırmaz mı; imar çalışması sonrası gelip burada ne yapıldı, ne yapılmadı, taşıyıcı kolonlarla oynandı mı? Kimse buna bakmıyor ve biz maalesef birilerinin vicdanına kalmış olarak deprem sürecini yönetiyoruz. Burada olması gereken belediyelerde bir ekip kurulmalı, Çevre Şehircilik Bakanlığı'nda da bir ekip kurulmalı ve tabir caiz ise inşaat yapan ya da tadilat başlatanlara göz açtırılmamalı. İnsanların inisiyatifine bir şey bıraktığımızda maalesef binlerce can kaybettik, o yüzden müsaade etmememiz lazım. İhmale müsaade etmemek için de yasal yaptırımların caydırıcı olması lazım." şeklinde konuştu.

"Yüzlerce insanı öldüren insanlar, 'taksirle adam öldürmeden' yargılanmamalı"

Deprem sonrası yaşanan acıların faillerinin yargılandığı hukuki süreci de değerlendiren Subaşı, "Yüzlerce insanı öldüren insanlar, taksirle adam öldürmeden yargılanmamalı. Daha önceki depremlerde bu şekilde kararlar verildi diye bundan sonra mahkemelerde aynı şekilde 'taksirle adam öldürme' diyemeyiz. Taksir nedir? Bilmeden, istemeden birinin canına kıymaktır ama sen çürük malzeme kullanıyorsun, çürük malzeme kullandığında da bu binanın yıkılacağını öngörüyorsun, nitekim Adana'da da öyle oldu. Yani burada kimse 'bilmeden, istemeden öldürmekten' söz etmesin. Gerekirse ceza kanununa bir yasa ekleyip, depremle ilgili olanlar da ihmali olanların 'kasıtlı adam öldürmekten yargılanacak' yani şunu bilmeliler, 'ben işimi düzgün yapmazsam gün yüzü göremeyeceğim', hapiste çürüyeceğim.' Müteahhidi de, mühendisi de, belediye görevlileri de bunu bilmek zorundadır. Burada sadece 1-2 müteahhitle, mühendisi içeriye atıp, daha sonra belediyeleri ve kamu görevlilerine dokunmamakla olmaz. Burada ihmali olan herkes cezasını çekmelidir. Mütahhit mi, mimar mı, Belediye Başkanı mı, Belediye Başkan Yardımcısı mı, kimlerin ihmali varsa tek tek tespit edilmeli ve ibretlik ceza almalıdır. Deprem sonuçlarının dava sürecinde savcılık soruşturma dosyalarının ikiye ayrıldığına dikkat çeken Subaşı, "Mütahitler ve fenni mesuller yani inşaatta çalışan sivil kişilerin yargılanması, bir de kamu görevlilerinin yargılanması diye savcılık soruşturma dosyalarını ikiye ayırdı. Kişilerin yargılandığı dosyalarda hızlı şekilde ceza dosyaları açıldı. Belediyede kamu görevlilerinin yargılanacağı dosyalarda hala soruşturma devam ediyor, soruşturma izni bekleniyor ilgili valiliklerden. Soruşturma izni verilmeden, kamu görevlilerinin yargılanması olmuyor. Herkesin sorumluluğu var ama kimilerinin ki asli sorumluluktur, kimilerinki de tali sorumluluktur." ifadelerini kullandı.

"Vatandaş ne kadar haklarının farkında olursa devlet mekanizması da o kadar iyi çalışır"

Deprem döneminde var olan yardımlaşma duygusunu ve ortamının, deprem sonrasında da devam ettirilmesi gerektiğini belirten Subaşı, şunları kaydetti:

"Biz hala sallanıyoruz. Türkiye bir deprem bölgesidir, biz genç kara parçaları üzerinde olduğumuz için deprem bizim ülkemiz için kaçınılmaz. Ne yapabiliriz, nasıl önlem alabiliriz can kaybı olmasın diye? Depremi durduramayız ama can kaybını durdurabiliriz. Bu dayanışmanın bizim gibi dernekler vasıtasıyla sürdürülmesi gerekiyor. Biz her an deprem olacakmış gibi teyakkuz halinde olup önlemlerimizi almalıyız.  Biz Vatandaşız, biz milletiz; biz millet olarak devletimizden hep istemeliyiz. Devletimizden talep etmediğimiz müddetçe, devlet bizim sesimizi duymaz. Vatandaş ne kadar bilinçli, haklarının farkında olursa, önlem isterse devlet mekanizması da o kadar iyi çalışır diye düşünüyorum. Bu da birlikten geçer, birlik olmamız için de dayanışma içinde bulunmamız gerekiyor."

"Devletten denetim istemeli"

Vatandaşları deprem konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini ve düzenlemeye devam edeceklerini kaydeden Subaşı, "Alanında uzman en iyi isimleri bu alanda bizim bilinçlendirmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Depremi gündemde tutmak için elimizden geleni yapmaya kararlıyız. Maalesef insanlarımızı mutsuz ve umutsuz görüyorum. 'Ben yapsam da diğeri yapmaz', 'bir şey değişmez, ben öyle düşünmüyorum' diyorlar. Deprem konusunda kendimiz bilinçli olursak bilinçli bireyler yetiştiririz, bilinçli bireyler de bilinçli adımlar atar. Bizler vatandaş olarak inşaat mühendisi değiliz, kaldı ki inşaat mühendisi dahi olsanız öyle duvara bakarak 'burası sağlam mı, değil mi' diye anlayamazsınız. Karot testi aldırmak lazım. Vatandaş ne yapmalı? Devletten denetim istemeli. TOKİ'nin yaptığı binalar ayakta kalmayı başardı, az hasarla en azından yaşattı.  Bu anlamda devlete denetlemesi için bir taleplerde bulunmalıyız. Yerel seçim yaklaşıyor, kapı kapı gezip vatandaşa 'ne isteğiniz var' diye soruyorlar. Onlara bizim soracağımız soru, 'depremle ilgili ne düşünüyorsun?', 'Bu yapıları nasıl denetleyeceksiniz?' olmalı. Devletin bağımsız denetleme ekipleri sahaya inmelidir. Sahada 'TSE' damgası gördüğümüzde 'sağlam bir malzeme' diyoruz. Devletle ilgili birimleri oluşturulup sahalara indiğini gördüğümüz zaman, Çevre ve Şehircilik mührü varsa artık sağlamdır diyebilmeliyiz" diyerek sözlerini tamamladı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha